• slideshow1
  • slideshow1
  • slideshow1
  • slideshow1
  • slideshow1

Gözlerinizle Gördükleriniz

Kişisel Gelişim

"Gözünüzün gördüğüne" inandığınızı düşünebilirsiniz fakat gözlerinizle gördükleriniz, gerçek dünyadaki imajlardan oldukça farklı şeylerdir. Beynimize iletilen trilyonlarca büyüleyici elektro manyetik enerjiden çok küçük bir kısmı gözde tutulur. Siz de aslında dünyanın çok az bir kısmını görürsünüz. Bu enerjinin çok büyük bir kısmı henüz sinir sisteminize bile ulaşamadan atılır. Kurbağalar üzerinde yapılan bazı deneyler gözlerin, sizi ilgilendirmeyen görsel bilgileri beyne ulaştırmadığını göstermiştir. Massachustts Teknoloji Enstitüsü'nden Jerry Lettvin yaptığı bir deneyde, bir kurbağayı hareket edemeyecek bir şekilde 7 inçlik bir kürenin yarıçapına yerleştirdi. Daire içerisinde farklı noktalara çeşitli nesneler konuldu ve hareket ettirilmek suretiyle de yerleri değiştirildi .Ardından klasiklerin birinde denildiği gibi "Kurbağanın gözü, kurbağanın beynine ne diyor?" sorusunun cevabını bulmak için kurbağanın göz sinirlerine mikro elektrotlar yerleştirildi. Kurbağay

Hatırlama

Kişisel Gelişim

Hatırlama, belli süreçlerle zihne "kaydolmuş" bilgilerin, uygun ortamlarda yeniden ortaya çıkmasıdır. En başta gerekli olan, konuyu "anlayarak öğrenmek"tir. Ezberlenen konunun ne gerçek anlamda öğrenilmesi olur ne de hatırlanması. Çünkü ezber, zihinsel yeteneklerini besleyip geliştirmez. Aktif bir zihnin konuyu anlayarak takip etme olasılığı fazladır. Aktif olması da merak ve ilginin varlığından kaynaklanır. Sonraki adım, öğrenmiş olduğumuz konuyu "hafızada tutma" sürecidir. Zihin, hafızada tutma işini kendi bildiği şekilde, yani geçmiş yaşantılarını, algılama biçimini, vb. işin içine katıp yeni bilgiyi bunlarla yoğurarak gerçekleştirir. Zihin, algıladığı bilgiyi olduğu gibi kodlamaz. Bu kodlamayı kendi çalışma biçimine göre yapar. Bu yüzden zihnimizden, algıladığı bilgileri olduğu gibi kodlama-sını ve daha sonra da dışarı çıkarmasını bekleyemeyiz. Hatırlamada üçüncü adım, "bulup çıkarma"dır: Zihinde kodlanan bilginin dışa vurulması. Bulup çıkarma eylemi belli ortam ve koşullarda

Not Tutma

Kişisel Gelişim

Not tutma denildiğinde genelde anlaşılan şey, anlatılan ya da okunan konuları olduğu gibi yazıya geçirmektir. Not tutmak, algılanan ve dolayısıyla zihinde yer oluşturan izlenimlerin yazıya kısaca dökülmesi demektir. Zihnin bilgileri hiçbir şekilde olduğu gibi kaydetmediğini bilelim. Zihin, kendine özgü "anlamlandırma" süreçleriyle dış olayları iç olaylarla kaynaştırarak bir bütün oluşturur. Bu özel işlevi nedeniyle zihin, olan bitenlere kendi soyutluğundan anlam vererek, gerek kavramlar, gerek duygusal geçmiş gibi içsel süreçlerle yeni bir bütün yaratmaktadır. Bu yeni bütün, çok karmaşık ve bir o kadar da değişebilme özelliğinde bir yapı gösterir. Böylece, belli bir olaya karşı geliştirmiş olduğumuz içsel ya da dışsal tepki, başka bir zamanda aynı olay karşısında çok farklı bir hal alabilmektedir. Not alırken zihnin bu özelliğini göz önünde bulundurmak çok işinize yarayabilir. Özgüven, burada da karşımıza önemli bir koşul olarak çıkıyor. Öğrenciler genelde düşük özgüven neden

Beden Ve Ruh Sağlığının Bireysel Ve Toplumsal Önemi

Kişisel Gelişim

Çoğu kişinin aklına ‘sağlık’ deyince yalnızca bedense sağlık gelir. Oysa sağlıklı olmak beden sağlığı yanında rul sağlığını da içerir. Ne kadar ‘sağlıklı’ olursanız olun, kendinİ2 yine de ‘iyi’ hissetmeyebilirsiniz. Bedensel sağlık ile rul sağlığı arasında keskin bir sınır yoktur. Birbirlerini hem olum suz hem de olumlu yönde etkileyebilirler. Beden ve ruh sağlığımızın yerinde olması birçok unsur bağlıdır. Bu unsurlardan birincisi; doğduğumuz an için girdiğimiz, toplumun en küçük yapı taşını oluşturan ailemizdi Çocukların bedensel ve ruhsal açıdan sorunlarının büyük bir kısmının, ana-babaların çocuk eğitimindeki bilgisizlikleri ve yanlış inançlarından doğduklarına hiç şüphe yoktur. Ayrıca evlilik hayatına uyma güçlükleri ve geçimsizlikleri, aile içindeki çocuklar üzerinde daha yıkıcı bir tesir yapmaktadır. Çocuklardaki suç, fuhuş, çeşitli kişilik bozukluklarını inceleyenler, karı-koca geçimsizlikleri, boşanma, ayrılık gibi durumların çocuklar ve gençler üzerind

Müzikle Tedavi

Kişisel Gelişim

Tarihsel olarak incelendiğinde büyüsel, dinsel, askeri ve eğlence amaçlı olarak kullanılan müziğin hastalıkların tedavisinde de kullanılmış olduğu görülür. Eski çağlarda hastalıkların iyi edilebilmesi için çeşitli tedavi yollarını denemiş olan insanoğlu, bilgilerinin ve inançlarının ışığında, müziğin de hastalıkların tedavisinde etkili olabileceğini düşünmüş ve kullanmıştır, çünkü insanlar müziğin rahatlatıcı, yaşama renk katan ve insanın ruh sağlığında olumlu bir işlevi olduğuna inanmışlardır. İlkel kabilelerin yaşayışlarında ruhi varlıklar önemli rol oynamış, hekimler çeşitli bitki, ilaç, müzik ve dansı kullanarak hastalarını iyileştirmeye çalışmışlardır. Birçok toplumda hasta insan sağlığına kavuşmak için kendisini bazı güçlere sahip olduğu düşünülen sihirbaza, rahibe teslim etmiştir. Hastalıkların kötü ruh veya cin adı verilen varlıklar tarafından meydana getirildiğine inanılmıştır. Tedavi törenlerinde müzik, dans, ritim ve şarkılar başlıca rol oynamış, hastanın

Halkla İlişkiler

Kişisel Gelişim

HALKLA İLİŞKİLER KAVRAMI;İster özel ister kamu kuruluşu olsun, her kuruluş, toplumsal bir çevre içinde yer alır; bir yandan çevreyi etkiler, bir yandan da aynı çevreden etkilenir. Halkla ilişkiler; kuruluşun çevresiyle ilişkilerini, çevrenin kuruluş amaçları, işlevleri ve örgütsel davranış üzerindeki etkilerini öğrenmesiyle, kuruluşun çevresini etkilemesiyle ilgili anlayış, davranış ve yöntemleri içeren bir kavramdır. Bu nedenle halkla ilişkiler her kuruluşun, kuruluş yönetiminin çevreyi bilmesi, değerlendirmesi ve çevredeki değişimler karşısında sürekli önlem alması açısından önem taşır. Halkla ilişkiler aynı zamanda kuruluşun amaç, politika ve etkinliklerinin çevreye anlatılması ve benimsetilmesinde önemli bir role sahip bulunmaktadır. Halkla ilişkileri bu iki yönlü özelliği ile kuruluşların çevreleriyle ilişkileri içinde yer alan bir yönetsel işlev olarak kavramak gerekir. "Halkla ilişkiler nedir?" sorusuna somut yanıt vermek zordur. Tanım

Tutum Ve Davranış

Kişisel Gelişim

Yapılan araştırmalar bireylerin daima tutumlarına uygun davranmadıklarını göstermiştir. Bir tutumun davranışa dönüşüp dönüşmeyeceğini belirleyen faktörler şunlardır: • Tutumun kuvveti: Kuvvetli bir tutumun davranışa dönüşme olasılığı daha fazladır. Tutumun davranışa dönüşüp dönüşmeyeceğini tayin eden en önemli faktör tutumun kuvvetidir. • Ortamın özellikleri: Bazı durumlarda içinde bulunulan ortam tutumun davranışa dönüşmesini güçleştirmektedir. • Beklentiler: Bir tutumuna ilişkin davranışının olumsuz sonuçlar doğurabileceğini gören kişinin tutumunu davranışa dönüştürme ihtimali azalacaktır. TUTUMLARIN OLUŞMASI Tutumlar, büyük çoğunluğu 20-25 yaş arasında olmak üzere, öğrenilerek kazanılır. Birey tutumları oluşurken şu faktörlerden etkilenir:

 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17